PERU
Ekvador macerasını bitirdikten sonra Peru ya geçmeye karar verdim. Fakat şöyle bir sorun vardı vizem yoktu. Türkiyede iken vizeyi Ekvador´dan alabileceğimi söylemişlerdi dolayısıyla bende Türkiye yerine Ekvador da vize almayi tercih etmistim. Ekvador da Peru konsolosluğuna gittiğimde bana sadece Türkiye´den başvurabileceğimi söylediler. Türkiyedeki Peru konsolosluğuyla yazımalarımızın sonucunda bana hazırlamam gereken evrakları ve pasaportumu Türkiye´ye göndermemi, onaylandığı taktirde pasaportumu vize ile birlikte gönderebileceklerini söylediler. İyi güzelde Ekvador da hangi evrakları tamamlım ayrıca pasaportumu bekleyecek zamanım yoktu. Ben de kim sınır çizebilir insanların yaşam ve seyahat yerlerine diyerek sınırı vizesis geçmeye karar verdim.
Tarih 29 ocak 2013 u gösterirken Ekvador un sınır kasabası olan Hauquillas´a vardım, amacım orda bir gece kalıp sınırı nasıl geçebileceğim konusunda fizibilite çalışması yapmaktı. Fakat kendimi İspanyol arkadaşım Patxi ile sınır karakolunda buldum. O içeri girip kendisi için vize başvurusu yaptı bende orda bulunan bir taksiye binip Thumbes e doğru yola koyuldum. Plan; ben Thumbes e geçip onu, belirlediğimiz hostelde beklemekti. Bindiğim taksi bana evraklarımın tamam olup olmadığını sordu bende hepsi tamam çantamda dedim. Tam sınır geçerken polis taksiyi durdurup pasaportumu istedi ben de bagaj da çantamda dedim.İşte o an, o ana kadar kalbimin bu kadar hızlı cartptığını bir an hatılamıyorum. Nereli olduğumu sorup daha sonra gitmemize izin verdi. Kısaca şanslıyıdım, Ve bayağı bir heycanlandım . Yakalansaydım ne olacaktı? Bu sorunun cevabını 1 ay sonra öğrencektim.
Nihayet Peru sınırına girmiş Patxi ile buluşma noktasına varmıştım. Yaklaşık 1 saat sonra Patxi ile hostelde buluşup eski arkadaşını uzun süreden görmüş iki dost gibi kucaklaştıp zafer kazanmış komutan edasıyla gülüyorduk.
Thumbes: Küçük ve fakir bir sınır kasabası, ora hakkinda söylenebilecek tek şey fakir olmasına rağmen bankaların çokluğu beni şaşırtmıştı.
Ertesi gün 8 kişilik dolmuşlara binip yaklaşık 10 gün kalacağımız ve Patxi ile yollarımızın ayrılacağı muhteşem sahil kasabası olan Mancora ya doğru hareket ettik.
Tarih 21 ocak 2013 u gösterirken sıcak ve güneşli bir günde Mancora ya vardık. Her zamanki gibi bir backpackerin ilk hedefi olan kalacak ucuz yer bulmak için sokakları dolaşmaya başladık. Sonunda okyanusun kenarında geceliği 6 dolar bir hostel bulduk. Kaldığımız oda derme çatma bir oda olmasına rağmen ortam çok iyidi.
Mancora ;
Talara eyaletinde bulunan 8852 nüfuslu (1999) kuzeybatı Peru
Piura Bölgesi'nde bir kasaba ve plaj beldesidir. Sörf için en ideal yerlerden biridir aynı zamanda. Yazlar çok sıcak (Aralık-Nisan) ortalama 38 derecenin üzerinde ve geceler olağan yağmurludur.Toplamda 30 farklı plaj bulunur, Küçük bir kasabası olmasına rağmen turizm gelirleri yüksektiryıllık 400 000 bin civarı turist akın etmektedir. Gece hayatı son derece aktifti
Sorf icin en ideal yerlerden biridir Mancora
|
Mancora ilgili söyleyebileceğim birkaç şey daha, Marihuana yı ilk kez burda deneme şansı bulmuştum, Arkadaş yok böyle etkli, 6 saat kendime gelmedim, gözlerimi kapattığımda karanlığı görmem gerekirkern gök kuşağının bütün renkleri gözümün önünde gitmiyor, kendime gelmek için okyanusa girdiğimde ise sörf yapan birini yüzebilen su aygırı sandım. Dalgalar bile thusunami boyutunda devasal gelmeye başladı. Bir an boğulacagim diye deli gibi kulaç attığımı hatırlıyorum. Siz siz olun denemeyin :) Deneyin ya da lan ne olacak,
Gece hayatı gayet güzel, zaten kaldığım hostelde bile müzik gece saat 12 den sonra başlıyor sabah 8 kadar devam ediyor gece uyuduğumu hiç hatırlamıyorum. Gece dışarı çıkmışken birileriyle tanışıp flört etmesek olmaz tabi, fakat gece birşeyler paylaştığın birini ertesi görüp hiçbirşey olmamış gibi davranmaları garibime gitti açıkçası. Aynisini biz Turkiye de yapsak olacaklari tahmin edemiyorum.
Kaldığım süre boyunca çok güzel arkadaşlıklar edinmiş süper vakit geçirmiştim . 10 günlük keyifli bir süreçten sonra gene ayrılık günü gelip çatmıştı
Mancora da gun batimi |
Mancora gun dogumu |
Tarih 27 Ocak 2013 u gösterirken ömrümün en uzun ve en kötü yolculuklarından birini yaptım. Yaklaşık 22 saat süren bu otobüs yolculuğu yanıma su almadığım için ilk mola yerine kadar susuz geçirmek zorunda kaldım. Otubüste nasıl su olmaz arkadaş... ayrıca oturduğum yerdeki cam,gecenin bir yarısı yerinden kopup gitti. Hay şansımı sikim dedim. Cam düşünce kırılmıştı ilk mola yerine kadar donarak gittim, mola yerinde ise cami bantlayarak çözüm buldular fakat o soğuk varya o soğuk... en sonunda yerimi değiştirip en arkada, koridorda yatarak gitmeye karar verdim, sabah Limaya vardımgimda halimi siz düşünün artık.
Lima için söyliyebileceğim başlıca şey zenginle fakirliği bira arada göreceğiniz trafiği de insani da acayip bir şehir. Milaflores denilen bölge Lima nın zenginlerine hitap eden otelden bozma binalardan oluşmuş, aynı bizim zenginleşmeye başlayan inşaatçı burujuva gibi 40-50 katlı çirkin gökdelenlerde yaşanılan bölge, hele uçurumun kenarına bir spor merkezi yapmışlar zenginler kulübü gidip tenis oynuyor. Tarihi bölgesi koloni mimarisiyle,eskiden kalma kiliseler, belediye binası ve müzelerden oluşuyor. Yemekleri fena değil, meşhur sandıvich dükkanları, Cevicheleri meşhur, deniz ürünlerini seviyorsanız tam size göre.
|

Cusco
Perunun güneyinde bulunan, 3.650 metre yüksekliğiyle " dünyanın en yüksekte kurulmuş başkenti" unvanını elinde tutan antik şehir. ispanyolların fethinden önce inca imparatorluğunun da başkentiydi. güney amerikanın " arkeolojik merkezi " olarak da gösterilir Şahin başlı puma şeklinde dizayn edilmiş olup eski görkemli günlerinden çok uzaktadır. Çoğu latin amerika ülkelerinde olduğu gibi burda da adım başı bir kiliseye rastlamak mümkün. Sanırım İspanyollar İnkaların elinde topraklarını alıp kiliseden başka birşey bırakmamışlar. Ayrıca kiliselerin altın ve gümüşle bezenmiş satavatlı yapısının yanında gidenlerin çok fakir olması ayrı bir ironi benim için. Tarih 1532 yi gösterirken 168 kişilik ordusuyla buraya gelen, okuma yazma dahi bilmeyen Francisco Pisaro koskaca 80 bin kişilik İnka Ordusunu ateşli silahlarla ve bulası hastalıklarla bertaraf etmişti. Henüz tekerleği bile kullanmayan İnkalar, İspanyolar için gökten gelmiş, atlarını altın ve gümüşle süslemiş, yabancılarla karşılaştıklarındaki şaşkınlıkları koskoca imparatorluğun sonu olacağından habersizdiler. Böyle bir şehirde hem sokakları dolaşıyor hemde yerli halkın durumun görünce kendimi üzülmekten alıkoyamıyordum. Sırtlarında taşıdıkları bebekleri ve ve rengyarenk kıyafetler içinde yüzlerinde yoksuluğu ve acıların izlerini görüyordum. 4 gün Cusco da kaldıktan sonra hayallerimi süsleyen Machu Pichu ya doğru yol aldim.